Yanlışsa, Doğrusunu Sen Yaz!

Aşağıda Hz. Ebu Bekir’in (r.a) hayatı özetlenerek anlatılmıştır. Koyu renkli olarak yazılan kelimeler doğru ya da yanlış olabilir. Doğru ise aşağıdaki tabloya doğru, yanlış ise doğrusunu yazabilirsiniz?

 

Hz. Ebu Bekir (r.a)

 

 

Yanlışsa Doğrusunu

Sen Yaz!

1.         

Mekke’de  

 

2.        

Abduşşems

 

3.        

Abdullah

 

4.        

Hanif

 

5.        

Sanatla

 

6.        

Teymoğulları

 

7.        

İkinci

 

8.        

Kayınbabasıdır  

 

9.        

Esma

 

10.      

Peygamberin Veziri

 

Miladi 573 yılında Mekke’de doğdu. Asıl adı Kâbe’nin kulu anlamına gelen Abduşşems idi.  İslam’la şereflendikten sonra Peygamberimiz bu ismi Abdullah ile değiştirdi. İslam Tarihinde Ebu Bekir ismiyle ünlendi. Ebu Bekir deve yavrusunun babası anlamına geliyordu. Bilinen dört ayrı künyesi vardı. Bunlardan en çok kullanılanı Sıddık idi. Bu künye, Hz. Peygamber'in bir gece Mekke'den Kudüs'e oradan Sidretü'l Münteha'ya gittiği İsra ve Mirâc hâdisesini duyan müşriklerin bunu Hz. Ebû Bekir'e yetiştirdikleri zaman; "O dediyse doğrudur." demesi üzerine verildi. Sıddık; ihlâslı, asla yalan söylemeyen, özü doğru, itikadında şüphe olmayan anlamına gelir.

Bunlardan başka Cam-i’ul Kur’an ve El Atik künyeleri de kullanılırdı. İslam Öncesi Hanif dinine mensuptu ve putlara tapmaz, içki içmezdi. Güzel ahlak sahibiydi. Hz. Muhammed’in yakın arkadaşıydı. Sanatla uğraşırdı. Teymoğulları kabilesinden olup, babasının ismi Ebu Kuhafe Osman, anasının ismi Ümmül Hayr Selma’dır. Eşi Ümmü Ruman, çocukları, Esma, Aişe, Abdullah ve Abdurrahman’dı.

Resulullah’ın İslam’a davetini hemen kabul etti. Böylelikle İslam’ı kabul eden ikinci akıl baliğ erkek oldu.

Hz. Ebu Bekir aynı zamanda Peygamberimizin kayınbabasıdır. Kızı Hz. Esma peygamberimizin hanımıdır. Mekke’de nişanlanmış, Medine’de ise düğünleri olmuştur.

Hz. Ebu Bekir, bölgeyi ve kabilelerin şeceresini çok iyi bilirdi. Resulullah ile birlikte tebliğ çalışmalarında bulunmuş ve birçok kişinin İslam’la şereflenmesine vesile olmuştu.

Hayatı boyunca peygamber efendimizden ayrılmamıştır. Aşere-i mübeşşerenin ilkidir. Umumî ve hususî olan önemli işlerde ashabıyla müşavere eden Peygamber (s.a.v) bazı hususlarda özellikle Ebû Bekir'e danışırdı. Araplar O’na “Peygamberin Veziri” derlerdi.

Zengindi. Bu zenginliğini Allah yolunda kullandı. Mekke’de köleleri satın alıp azad etti. Bilal, Habbab, Lübeyne, Ebu Fukayhe, Amir, Zinnure, Nahdiye, Umul Ubeys bunlardandır.

Mekke’de Müşrikler tarafından birçok eziyet ve yıldırma hareketlerine maruz kaldı. Mescid-i Haram’da Müşrikler tarafından feci halde dövüldü. Bu saldırı sonrasında uzun süre baygın yattı.

Resulullah ile beraber Medine’ye Hicret etti. Rasûlullah bu sırada Kur'ân'da anlatıldığı biçimde söyle diyordu: "Üzülme, Allah bizimledir" (et-Tevbe, 104/40).

Medine’de Ensar ile muhacirin kardeş edilmesinde O’da Zeyd b Desinne ile kardeş oldu.

 

 

Yanlışsa Doğrusunu

Sen Yaz!

11.       

Zeyd b. Desinne

 

12.      

Mute

 

13.      

Pazartesi

 

14.      

Hz. Ömer’i

 

15.      

Tevbe 44

 

16.      

Mescidi Nebevide

 

17.      

Hz. Aişe’nin

 

18.      

Ensâr

 

19.      

Evs

 

20.     

Sa'd b. Ubâde'yi

 

Mute seferinde ordunun donatılması amacıyla malının tamamını Allah için harcadı:

—Geriye ne bıraktın diyenlere “Allah ve Resulünü” cevabını verdi.

Hicrî onbirinci yılda hastalanan Rasûlullah (s.a.s.) 13 Rebiyülevvel Pazartesi günü (8 Haziran 632) vefat etti. Onun vefatını duyan Müslümanlar büyük bir üzüntüye kapıldılar ve ilk anda ne yapmaları gerektiğine karar veremediler. Hz. Ebu Bekir büyük bir soğukkanlılıkla halkı ve özelliklede Hz. Ömer’i yatıştırdı. Tevbe Suresi 44. ayeti okudu: "Muhammed sadece bir elçidir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Simdi o ölür veya öldürülürse siz ökçelerinizin üzerinde geriye mi döneceksiniz? Kim ökçesi üzerinde geriye dönerse Allah'a hiçbir ziyan veremez. Allah şükredenleri mükâfatlandıracaktır."

Sonrasında Peygamberimizin nereye defnedileceği konusunda ihtilaf çıktı. Yine Hz. Ebu Bekir peygamberimizden gelen "Her peygamber öldüğü yere defnedilir" hadisini ashaba hatırlatarak bu ihtilâfı giderdi. Peygamberimiz Mescidi Nebevide bulunan Hz. Aişe’nin odasına defnedildi.

Hz. Ebû Bekir bu konuşmasıyla orada bulunanları teskin ettikten sonra Rasûlullah'ın teçhiziyle uğraşırken, Ensâr, Benû Sâide sakifesinde toplanarak Evs'in reisi olan Sa'd b. Ubâde'yi Rasûlullah'tan sonra halife tayini için bir araya gelmişlerdir. Ebû Bekir, Hz. Ömer, Ebû Ubeyde (Ubeyde b. Cerrah)  ve Muhacirlerden bir grup hemen Benû Saîde'ye gittiler. Orada Ensâr ile konuşulduktan ve hilâfet hakkında çeşitli müzakereler yapıldıktan sonra Hz. Ebû Bekir, Ömer ile Ebû Ubeyde'nin ortasında durdu ve her ikisinin ellerinden tutarak ikisinden birine bey'at edilmesini istedi. O, kendisini halife olarak öne sürmedi. Hz. Ebû Bekir'in konuşmasından sonra

Hz. Ömer atılarak hemen Ebû Bekir'e bey'at etti ve "Ey Ebû Bekir, Müslümanlara sen Rasûlullah'ın emriyle namaz kıldırdın. Sen onun halifesisin ve biz sana bey'at ediyoruz.

Rasûlullah'a hepimizden daha sevgili olan sana bey'at ediyoruz" dedi. Hz. Ömer'in bu anî davranışı ile orada bulunanların hepsi Ebû Bekir'e bey'at ettiler. Bu özel bey'attan sonra ertesi gün Mescid-i Nebi’de Hz. Ebû Bekir bütün halka hutbe okudu ve resmen ona bey'at edildi.

Hz. Ebû Bekir Mescid'de yaptığı konuşmada, "Sizin en hayırlınız değilim, ama başınıza geçtim; görevimi hakkıyla yaparsam bana yardım ediniz, yanılırsam doğru yolu gösteriniz; ben Allah ve Rasûlü'ne itaat ettiğim müddetçe siz de bana itaat ediniz, ben isyan edersem itaatiniz gerekmez..." diyerek ümmete tarihi, veciz bir nasihatte bulundu.

Hz. Ebu Bekir, Beni Saide’de biat edilip ve Mescidi nebevide ilk tarihi veciz hutbesini verdikten sonra Medine sokaklarında tellallar dolaştırarak hilafet makamını isteyen varsa kendisine tevdi edebileceğini ilan ettirdi.

Hz. Ali ve yakınındaki birkaç sahabe Halife seçiminin aceleye getirildiğini seçim sürecinde kendilerinin yer almadığını ve kendilerine danışılmadığı gerekçesiyle geçici bir dargınlık gönül kırıklığı olmuşsa da sonrasında hepsi Hz. Ebu Bekir’e biat etmiştir.

Peygamberin ölümünü fırsat bilen gerek İslam’ın gücü karşısında boyun eğmek zorunda kalan topluluklar, gerekse İslamı içselleştiremeyenler, tam manasıyla kavrayamayanlar değişik vesilelerle huzursuzluk çıkardılar. Bir kısmı dinden irtidat ederken, bir kısmı yalancı peygamberlere inandı, bir kısmı ise İslam’ın temel esaslarından Zekâtı vermeye yanaşmadı.

Resulullah vefat ederken Usame b. Zeyd’i İslam ordusu başkomutanlığına atamış ve Sefere çıkmalarını emretmişti. Ancak ordu sefere çıkamadan şehrin dışında bir bölge iken Resulullah’ın vefat haberi geldi. Usame istişarede bulunmak üzere Hz. Ebu Bekir’in yanına geldi. Usame’nin genç oluşu bazı kimseleri rahatsız etmiş liyakatin yaş ile ilgili olduğu zannına kapılmışlardı. Bu sebeple Usame’nin görevden alınmasını istemişlerdi. Ancak Ebu Bekir Resulullah’ın atadığı komutanı ben nasıl görevden alabilirim diyerek hem Resulullah’a bağlılığını hem de liyakatin yaş ile ilgi olmadığını tekrar ortaya koymuştu.

Sonunda Usame ordusunu ikna etmek ve yolcu etmek üzere Hz. Ebu Bekir, Usame ile birlikte ordunun bulunduğu bölgeye gitti. Usame atın üzerinde Hz. Ebu Bekir ise yaya idi. Ordugâha yaklaştıklarında Usame attan inmek ve yerine Hz. Ebu Bekir’i bindirmek istemişse de Hz. Ebu Bekir bunu kabul etmedi.

 

 

Yanlışsa Doğrusunu

Sen Yaz!

21.      

Vahşi

 

Hz. Ebu Bekir yalancı peygamberlerden Müseylemenin üzerine ordu gönderdi. Büyük bir savaş oldu. Bir rivayete göre müseyleme Vahşi tarafından öldürüldü. Böylelikle fitnenin önü alınmış oldu.

Zekât vermek istemeyenlere savaş ilan eden Hz. Ebu Bekir’e, Hz. Ömer itiraz etmiş ve bizler La ilahe illallah deyinceye kadar savaşmakla emrolunduk diyerek savaşa karşı çıkmıştı. Ancak Hz. Ebu Bekir’in kararlılığı karşısında kararından vazgeçmiş ve Hz. Ebu Bekir’in kararının isabetli olduğun kabul etmişti.

 

 

Yanlışsa Doğrusunu

Sen Yaz!

22.     

Zeyd b. Sabit

 

23.     

Hz. Ali

 

24.     

Cam-i’ul Kur’an

 

25.     

634

 

26.     

Allah’ın Halifesi

 

27.     

Emirül Mü’minin

 

Bu savaşlarda vahiy kâtiplerinin önemli bir kısmı şehid düşmüştü. Bu olay Müslümanları telaşlandırdı. Hz. Ömer Hz. Ebu Bekir’e Kuranın unutulması tehlikesine karşı, toplatılması gerektiği konusunda ikna etti ve Kur’an toplatıldı. Hz. Ebû Bekir, Zeyd b. Sabit’in başkanlığında bir heyet teşkil etti. Böylece bütün ayetler toplandı ve "Mushaf" meydana getirildi. Bu Mushaf Ebû Bekir'den Ömer'e, ondan da kızı Hafsa'ya geçti ve Hz. Ali zamanında çoğaltılarak Dârü'l-İslam’ın bütün vilâyetlerine dağıtıldı. Kuranı toplatma şerefine nail olan Hz. Ebu Bekir daha sonra “Cam-i’ul Kur’an” diye de anılacaktı.

8 Haziran 632 tarihinde Hilafet makamına gelen Hz. Ebu Bekir 634 yılında vefat etti. 2 yıl 3 ay hilafet makamında kaldı.

Vefat ederken Hz. Ömer’i halife olarak atadı.

Ailesine vasiyetinde malının bir kısmının satılarak Hilafeti süresince Beyt’ül Mal’den aldığı maaşın tamamının geri ödenmesini istemiştir.

Hz. Ebu Bekir, kızı Hz. Aişeden vefat ettiğinde Resulullah’ın yanına defnedilme isteğinde bulunmuş, bu isteği Hz. Aişe tarafından kabul görerek, Peygamber efendimizin yanına defnedilmişti.    

 Hz. Ebu Bekir’e unvan olarak Allah’ın Halifesi denilmiştir. Hz. Ömer’e ise ilk dönemde “Halifetül halifetül Rasulullah  denmesine rağmen sonra bu unvan uzun olduğundan Müminlerin Emiri manasında Emirül Mü’minin unvanı kullanılmaya başlanmıştı.

Doğru Cevap à