07 Aralık 2024
PUSULA EĞİTİM KÜLTÜR SANAT VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ

Öykü Yarışmasında Üçüncü Olan Öykü

Pusula Derneği tarafından düzenlenen önderim peygamberim isimli yarışma da üçüncü seçilen öykü

Adile SARITEMUR

Toki Celalettin Ökten Anadolu İmam Hatip Lisesi, Başakşehir/ İstanbul

 

LİSEDEKİ BELA

Bir pazar akşamıydı…Ailece oturma odasındaydık. Annem elinde bıçak bize meyve hazırlıyordu. Babam da yan koltukta, işin yorgunluğundan olsa gerek, uzanmıştı. Elinde kumanda ne yaptığı belirsiz bir o kanal, bir bu kanal değiştirip duruyordu. Kardeşim de uyuma ile uyumama arasındaki ince çizgideydi. Ben ise yarınki ilkokul gününün hazırlığını yapıyordum. O gün benim için çok önemliydi. Çünkü ilk defa liseye gidecektim…

Bir taraftan ortaokul arkadaşlarımdan ayrılmanın hüznünü yaşarken bir taraftan da yarın tanışacağım yeni arkadaşlarımı merak ediyordum. Acaba nasıl kişiler tanıyacağım. Karakterleri, huyları, benimkiyle örtüşen biri bulabilecek miyim acaba?

Bilmem, belkide kafa dengi biri bulamam diye düşünüyorum. Bu sorular aklımı kemirirken annem oradan bana meyve tabağını uzattı. Heyecandan yiyemedim. Yarının çabuk gelmesi umuduyla hemen odama çekildim. Ne istekse artık, kafamı yastığa koymamla uykuya dalmam bir oldu. Gözlerimi açtığımda güneş tepemdeydi. Tam o sırada annem başucumda belirdi. Anneme uyandığımı söyleyerek fırladım yatağımdan.

Hemen üniformalarımı giydim. Kahvaltımı bile doğru dürüst yapmadan aşağıdan servisin korna sesi geldi. Annemi öptükten sonra evden çıktım. Okulun önüne geldiğimde heyecanım biraz olsun yatışmıştı. Servisten indikten sonra okulun bahçesinde İstiklal Marşı’nı okur okumaz içeri girdik. Daha önce babamla geldiğim için sınıfımın yerini biliyordum.

Sınıfa girdiğimde herkesin istediği yeri seçtiğini, daha çok kız ve erkeklerin yan yana oturduğunu gördüm. Bende ön sıradaki boşluğa oturdum. Buraya kimse oturmamıştı. Genellikle herkesin arkaları tercih ettiğini gördüm. Çok geçmeden biri yanıma oturmak için izin istedi. Kafamı çevirdiğimde “Aman Allah’ım yine ortaokuldaki o belalı kız!’’ Öğretmenleri az yormamıştı. Artık bütün okul elinde isyan etmişti. Onun birkaç vukatını hocalara ispiyonladığımdan beni sevmezdi. Herhalde boş yer bulamayınca mecburen yanıma oturdu. Zaten çantasını sıraya bırakmasıyla arkadakilerinin yanına gitmesi bir oldu. Derken bir hoca girdi bir hoca çıktı. Böylece lisenin birinci günü böyle tanışma faslıyla geçip durdu.

Okulun ikinci günüydü. O gün çok harika bir kızla tanıştım. Huylarımız,karakterlerimiz bire bir aynıydı. Güler yüzlü aynı zamanda sıcakkanlıydı. Gayette başarılı bir kızdı. Tenefüste, onunla bahçede sohbet ederken kuytu bir köşede bir grubun toplandığını ve o sevimsiz kızı can kulağıyla dinlediklerini gördük. Herşey tıkırındaydı. Tâki o kızın cebinden çıkardığı, bu dönemlerde moda olan, tek seferliğe mahsus, bir sigara kutusunu görene kadar.

Yanlarına gidip gitmeme hususunda, biraz tereddüt ettim. Ders zili çalmıştı. Arkadaşımla sınıfa çıktık. O sinsi kız ve beraberindekiler de sınıfa girdi. Hoca gelmeden yanlarına uğrayıp, uyarmak istedim. “Yapmayın arkadaşlar,gerçekten çok kötü bir yoldasınız, bu çocuk yaşta olur mu hiç? Hem siz sigaranın, ileride ne kadar kötü sağlık sorunlarına sebep olduğunu, emin olun ki benden daha iyi biliyorsunuz değil mi?’’ Bunun üzerine hepsi birden üstüme doğru gelerek, “ Sanane be her koyun kendi bacağından asılır. Seni ilgilendirmez, bizim sağlığımız. Yürü git işine bak!’’ dediler. Ben birşey yapmadım. Sadece güzel bir dille onları uyarmak istedim. Hatta gerekirse yetkili kişilere de başvuracağımı söyledim. Ama beni anlamadılar, umursamadılar bile. Belkide anlamak istemediler. Kendi yaptıklarının, doğru birşey olduklarını zannediyorlardı. Çok geçmeden, hoca derse girdi. Dersimiz sağlık bilgisi ve konumuz da zararlı alışkanlıklardı. Bunu duyar duymaz, gözüm arka gruba kaydı. Meğer onlar da bana bakıyorlarmış. Göz göze geldik. Neyse öyle böyle ders bitti. Hocamız konuyu öylesine derinden anlatmıştı ki ben dahil tüm sınıf tesiri altında kalmıştı. Bu arkadaşlarıma bir uyarı daha olmuştu. O gün eve gittiğimde, olanları anneme anlattım. Annem de bana “Sen elinden geleni yapmışsın, şuan sana tek kalan, Allah’a, onları doğru yola iletmesi için dua etmektir.” dedi. Kısa bir sessizlik olduktan sonra odama çekildim. Yatağa girmeden, Allah’a uzunca dua ettim ve yattım. Sabah okula varınca dünkü grubun etrafımı sardıklarını farkettim. Herşeyin başı olan o yaramaz kız ilk önce, bana sarılarak, teşekkür etti. Tabi bu sırada arkadaşları da aynı mahcubiyetin içindelerdi. Gerçekten de yaptıklarının kötü birşey olduğunu ve pişman olduklarını belirtiyorlardı. Ben, onları halde görünce, mutluluktan ne yapacağımı, şaşırdım ve anladım ki Allah dualarımı kabul etmiş. O ki; hangi kulu yanlış yola sapmışsa, onu doğru yola iletir. O ki çok rahmet ve mağfiret sahibidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir