16 Nisan 2024
PUSULA EĞİTİM KÜLTÜR SANAT VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ
Genel

2 ODA BİR UMUT: SURİYE GEZİ NOTLARI

Projenin adı “2 ODA + bir UMUT”… 6 ay önce başladı umut yolculuğu… Ev sahipliğini İHH’nın yaptığı, Suriye’deki kardeşlerimize, Bayrampaşa’dan başlayan bu yolculuğa, birçok STK gibi Pusula Derneğimizde umut olabilmek için hemen kolları sıvadı. Pusula Derneği ve diğer Sivil Toplum Kuruluşları ile Suriye ziyaretimizle 52 adet evin açılışı yapılarak umutlar mutlulukla taçlandı… Allah, maddi ve manevi desteğini ortaya koyan Bayrampaşa’mızın güzel insanlarının hayırlarına bizi elçi kıldı. Umutların yeşerdiği, çiçek açtığı Suriyeden, Gönül coğrafyamızdan size selam getirdik. Yapılan hizmetler gönüllü çalışan kardeşlerimizin amel defterlerinde kayıt altına alına dursun, 12 yıl öncesine dayanan Suriyeli muhacire Ensar olma mücadelesi, son yıllarda artan öteleme ve nefret söylemleri ile önyargılar, korkular, bilinmezlikler ve meraklar içinde devam ediyor. Projede sona gelindiğinden açılış için davet edildik. Bayrampaşa’mızın STK temsilcileri ve işadamları ile heyecanla devam eden yolculuk Gaziantep havaalanında indikten sonra ilk durağımız İHH Kilis Lojistik Merkezi oldu. Girişte dedektörlü güvenlik aramasının ardından, geniş bir alana kurulmuş devasa depo, misafirhane ve idari odalardan oluşan lojistik tesisini gezdik. Bu tesis Suriye bölgesine yapılan yardımların Türkiye merkezi olarak kurulmuş. Yardımlar bu merkezde toplanıyor, buradan Afrin, İdlib ve Azez bölgelerine planlama ve dağıtımı yapılıyor. Buradaki rehberimiz en büyük sıkıntılarının bölgeye yapılan yardımların dönemsel azalıp arttığını, herhangi bir savaş, kış şartları ve sel gibi durumlar gündeme gelmediğinde yardımların azaldığını buradaki insanların temel ihtiyaçlarının giderilmesinde zorluk çekildiğini ifade etmiştir. İstiklal şairimiz Mehmet Akif’in dediği gibi:

“…Bastığın yerleri ‘toprak!’ diyerek geçme, tanı:
Düşün altında binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı…

Bir zamanlar Bizim topraklarımız iken huzurun hakim olduğu topraklara umut dağıtmak ve İnsanlık adına gönül coğrafyalarımızdaki insanlara yalnız değilsiniz demek için yollardayız. Bizim için gün daha yeni başlıyordu ve göreceklerimiz görmemiz gerekenleri henüz görmemiştik. Kilis’te ki lojistik merkezindeki kahvaltı ikramından sonra zaman kaybetmeden Suriye tarafına geçiş yaptık. Türkiye tarafında 3 ayrı bölgede kimlik araması yapıldı. Fakat Suriye tarafına geçtiğimizde ne arama yapacak personel, ne bina nede denetim adına bir çalışma vardı. Sadece ellerinde silah ortada dolaşan oturan asker kıyafetli görevliler mevcuttu. Herkes kendi halinde yokluk içinde bir koşuşturmaca içinde yaşam mücadelesi veren insanlar. Ne gelecek kaygısı ne para kazanma hırsı nede canlarını düşünen insanlar yokluk içinde hayata tutunmaya çalışıyorlar. İşte tam burada İHH gibi vakıflar insanı yardım için oradalar. Sokakta kalmış yaşlıya yuva, engelli çocuklara rehabilitasyon merkezi, okumak isteyen gençlere üniversite imkanı sunuyorlar. İlahiyatından tutun da ziraat, inşaat, elektrik gibi birçok mühendislik dalları PDR, öğretmenlik gibi branşlarla eğitim yapılıyor. Küçükte olsa bağışçılar umut oluyorlar. Ha bu arada üniversite olup ta yanında yurt olmaz mı. 150 kişilik kız ve 150 kişilik erkek öğrenci yurtları hizmete geçmiş durumda. Ayrıca eli iş tutan becerikli hanımlara el işi nakış-dikiş-süsleme- incik boncuk, terzi işlerini öğreterek onların hayata tutunmalarına iş öğrenmelerine para kazanmalarına vesile oluyor. Çocuklar için kreşler oyun parkları da var. Düşünün bu kadar hizmet nasıl dönüyor, bilinme kaygısı gütmeden, yurtlarda nasıl yüreklere can olmaya çalışılıyor… Gayretleri görmek takdir etmek maddi manevi elimizden ne geliyorsa yapmamız gerekiyordu, çünkü Ensar olmak bunu gerektirirdi.

Oradaki 2. günün sabahında “2 oda 1 Umut” “İdlib’e Çatı Ol” yardım kampanyası başlığı altında yaptırmış olduğumuz 52 adet briket evin açılışına sıra gelmişti. Bayrampaşa ilçemizin çeşitli STK’ları okulları ve işadamlarımızın destekleri ile yapılan evlerimiz artık bitmiş ve hak sahiplerine dağıtılması kalmıştı. Açılış günü insanların özellikle çocukların büyük bir heyecanla bizi beklediklerine dair sevinci mutluluğu görülmeye değerdi. 1+1 olarak tasarlanmış 40m2’lik evlerde 2 odası 1 mutfağı 1 tuvalet banyosu ve avlu dediğimiz mekan bulunmakta, evlerde su deposu ve güneş enerji panelleri de düşünülmüştü.

Açılış sonrasında Bayrampaşa’dan getirdiğimiz ikramlık yiyecek, oyuncak türü malzemeleri çocuklara dağıttık. Büyük bir heyecanla çocukluğunu yaşamayı unutmuşçasına ikramlarımızı aldıklarında tekrar gelelim tekrar dağıtalım daha çok ikram edelim hissine kapılmamak elde değildi. Bu çocuklar masum saf temiz unutulmuş çocuklarımız…Suriye’de ve savaşın olduğu her yerde…Yangın yerine dönüşmüş şu yeryüzünde savaşların en ağır bedelini ödeyen cennet kokulu bizim çocuklarımız. Çocukların düşleri aslında hep aynıdır, dondurma yemek, bisiklete binmek, balon uçurtmak, oyuncaklarla oynamak. Ama onlar istedikleri olmadan da mutlu olabiliyorlar. Çünkü onlar henüz düşlerindekilerini görmediler dokunmadılar hissetmediler…

Duygu yoğunluğu içinde ayrıldığımız Bayrampaşa’mızın 12. Mahallesinden yine yardım dağıtmak üzere çadır kente yöneldik. Henüz kalplerimizdeki kor ateşin sıcaklığı canlılığını korurken yaranın üstüne tuz basarcasına kendimizi yokluk kelimesinin tam anlamıyla karşılığını bulduğu ortama dahil olduk. Yarı ıslak toprak üzerine kurulmuş derme çatma çadırlar, içinde sobanın yandığı fakat ısının üstünde kaynayan su tenceresini ısıtmaktan başka bir işe yaramadığı, içinde mutfak denilen köşesinde gıda ürünlerini görmesek mutfağın m’si bile olamayacak bir yer ki çadırın içindeki su gideri toprağa eğim verilerek dışarı atılıyor. Abdest bu çadırda alınıyor ibadet oturma bu mekanda yapılıyor. Mekan…. İstanbul’daki 5 milyon evin en kötüsü bu çadırdan çok çok lüks kalır. O kirli savaşın betonlaşmış kalplerin masum insanları gün boyunca ne yer ne içer ne yapar acaba. Sıkılma lüksleri var mı ki. Alışveriş yapma, sinemaya gitme, kitap okuma, sahilde hava alma… Bunların hangi birini yapabilme hayali var bu insanların. Hani iş olsa da vakitlerini çalışarak geçirseler diyeceğim ama ne para var ne pul kime neyi ne satacak ne alacak. Zaten kendi paralarını kullanmıyorlar. Hep Türk parası kullanılıyor. Bu çadır kent diğer çadır kentlere göre çok nasipli. Neden derseniz başlarında muhtar olarak seçtikleri bir kişi var. Bu kişi çadırkente gelecek bütün yardımları organize ediyor ihtiyaçlarını bildiriyor. Yardım yapılacak kişilerin listesini ilgili kuruluşa veriyor onlarda gelen yardıma göre liste halinde sahiplerine teslim ediliyor. İçlerinde öyle tok insanlar var ki bu halde bile şuan ihtiyacım yok diye yardımı geri çevirebiliyor. Kelimeler yetersiz…. Hani diyorlar ya niye kamplardan çıkıp Türkiye’ye yada başka Ülkelere sığınıyorlar diye. O kampları şu şekilde ifade etmiş olayım. Evin her tarafı yanar, sıcaklık insanı kavurur ve bir taraftan da duman nefes almana mani olurda kendini dışarı atmak o ortamdan kurtulmak istemenle eş değer bir durum diyebilirim. Bölgenin normale dönmesi normal şartlarda 30 yıl iyimser haliyle 20 yıl sürer. Düzenli bir yerleşim yeri haline gelmesi daha uzun yıllar alacak gözüküyor.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.